Gayrimenkul Sektörü 2024/1 Raporu

Welcome to interactive presentation, created with Publuu. Enjoy the reading!

GÖSTERGE

Türkiye Gayrimenkul Sektörü Raporu

2024/1 Sayı:36

Katkılarıyla

GYODER

GÖSTERGE

GÖSTERGE

Türkiye Gayrimenkul Sektörü Raporu

2024/1 Sayı:36

GYODER GÖSTERGE, Türkiye Gayrimenkul Sektörü Raporu 2024/1

Sayı: 36, Haziran 2024

YAYIN KOORDİNASYONU

Neşecan Çekici, GYODER Yönetim Kurulu Başkanı

Prof. Dr. Ali Hepşen, Eğitim, Yayınlar ve Bilgi Üretimi Komitesi Başkanı

Kuyaş Örs, GYODER Genel Müdür Yardımcısı

İÇERİK SAĞLAYAN KURUMLAR

Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği

Cushman & Wakefield | TR International

Dalfin Finansal ve Kurumsal Çözümler

Endeksa

Epos Gayrimenkul Danışmanlık ve Değerleme

EVA Gayrimenkul Değerleme ve Danışmanlık

Garanti BBVA Mortgage

İTÜ Çevre ve Şehircilik UYG-Ar Merkezi

Value Solution Partners

Kamuyu Aydınlatma Platformu

KPMG

Merkezi Kayıt Kuruluşu

Mintlab

Servotel Corporation

SMR STRATEGY Strateji, Yönetim, Araştırma

TSKB Gayrimenkul Değerleme

YAYIN DANIŞMANI

Prof. Dr. Ali Hepşen, İstanbul Üniversitesi İşletme Fak. Finans Anabilim Dalı Öğr. Üyesi

EDİTÖR

Raci Gökcehan Soner, Net Kurumsal Gayrimenkul Değerleme ve Danışmanlık, Yönetim Kurulu Üyesi

KURUMSAL İLETİŞİM VE VERİ KOORDİNASYONU

Yasin Özcan

GRAFİK TASARIM

Mint Creative House

Bu bir

yayınıdır.

YAYIN SPONSORU

Yasal Uyarı: GYODER Gösterge Raporu, gayrimenkul sektörüyle ilgili tüm kesimleri bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Tüm veriler, GYODER Eğitim, Yayınlar ve Bilgi Üretimi Komitesi tarafından

güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan alınmıştır. Burada yer alan fiyatlar, veriler ve bilgilerin tam ve doğru olduğu garanti edilemez. Rapor, herhangi bir yatırım kararı için temel oluşturma

amacı taşımaz. Bu kaynakların kullanılması nedeni ile ortaya çıkabilecek hatalardan GYODER ve rapora katkı sağlayan kurumlar sorumlu değildir. Rapor içeriği, haber verilmeksizin değiştirilebilir.

Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Tüm hakları saklıdır. 2024

SUNUŞ VE

DEĞERLENDiRME

Sunuş ve Değerlendirme

İnşaat ve Gayrimenkul

Sektörüne Bakış

1https://www.imf.org/external/datamapper/datasets/WEO

2023 yılı boyunca küresel ekonomide öncelikli sorun

olarak enflasyon ve buna karşı alınan önlemler olmuştur.

Benzer eğilim 2024 yılı ilk çeyreği itibarıyla devam etmiştir.

Enflasyonist baskıyı azaltmak amacıyla başta gelişmiş ülke

merkez bankaları olmak üzere birçok merkez bankası sıkı

para politikalarını uygulamayı sürdürmüştür. Özellikle Fed,

ECB gibi küresel etkinliği yüksek olan Merkez Bankalarının

enflasyonu düşürmeyi öncelikleyen yaklaşımları parasal

maliyetlerin yüksek kalmasına neden olmuştur.

Fed aldığı önlemler ile ABD’de enflasyonu belli bir

orana düşürmeyi başarmış olsa da yılın ilk dört aylık

döneminde gelen veriler fiyatlar genel düzeyinde önemli

bir katılık olduğunu da göstermektedir. Bu nedenle ‘para

politikasında gevşeme’ beklentileri giderek ötelenmekte

canlılığını koruyan büyüme ve istihdam rakamları da bu

beklentiyi güçlendirmektedir. 2023 yılı sonu itibarıyla ABD

ekonomisi için dile getirilen yumuşak iniş senaryoları

şimdilik ertelenmiş görünmektedir. Euro Bölgesi ve AB de

ise enflasyonu önlemek kadar büyüme ve istihdamı artırıcı

önlemler de önem kazanmaya başlamıştır. Büyüme kaybı

yaşayan AB ekonomisi bazı demografik özelliklerinden

kaynaklanan sorunlarla birlikte ABD’den daha önce sıkı para

politikasından uzaklaşacak bir izlenim vermeye başlamıştır.

Uzakdoğu’da durum biraz daha farklı görünmektedir.

Özellikle Çin Merkez Bankası sorun yaşanan inşaat ve

gayrimenkul sektörünü desteklemek için ciddi bir çaba sarf

ederken diğer yandan alışılagelmişin altında olan büyüme

rakamlarını desteklemeye çalışmaktadır. Japonya da ise

son aylarda hızlı değer kaybı yaşayan para birimlerini

desteklemek ve deflasyonist eğilime girmemek için

uygulanan politikalar gözlenmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerde ise küresel enflasyonun

üzerinde seyreden fiyatlar genel seviyesi ve işsizlik gibi

unsurlarla birlikte artacak olan dış kaynağa ulaşma maliyeti

ekonomiler için risk oluşturmaya devam etmiştir. Gelişmekte

olan ülkelerde kendi içlerinde farklı ekonomi politikaları

uygulayarak hem iç hem de dış kaynaklı sorunlarını çözme

uğraşı içine girmişlerdir. Farklılaşma uygulanan para ve

enflasyonu önleme politikalarında daha da belirginleşmiştir.

Ancak gelişmekte olan ülkelerde büyüme ve istihdam kaybı

sorunları gelişmiş ülkelere göre biraz daha öne çıkmıştır.

2024 yılı ilk çeyreğinde geçtiğimiz yıldan süregelen jeopolitik

risklerin zaman zaman daha da artığı gözlenmiştir. Doğrudan

ekonomik olmayan ancak önemli bir risk unsuru olarak

hemen hemen tüm iktisadi süreçleri etkileyen jeopolitik

risklerin giderek artması da küresel görünümü olumsuz

etkilemeye devam etmiştir. Süregelen Ukrayna-Rusya savaşı

diğer yandan Ortadoğu’da yaşanan olumsuz gelişmeler,

başta emtia fiyatları üzerinden olmak kaydıyla, uluslararası

ticareti de negatif etkileyerek enflasyonist baskı unsuru

olmaya başlamıştır.

Global pek çok olumsuz gelişmeye karşın Türk ekonomisi

büyüme anlamında belli bir potansiyeli gözler önüne

sermektedir. 2023 yılı GSYH artış oranı yüzde 4,5 olarak

beklentilerin üzerinde gerçekleşmiştir. Büyüme rakamlarının

yüksek olmasına karşın fiyatlar genel seviyesindeki

dengesizlik ve buna bağlı gelir dağılımı sorunu devam

etmektedir. Bir önceki yıl para ve maliye politikasında yapılan

değişiklikler ile ‘enflasyonu’ önleme çalışmalarına paralel

iç talepte göreceli bir yavaşlamayla büyüme oranlarında

mutedil bir azalış görülebilir.

Yukarıdaki şartlar ışını altında küresel büyüme rakamlarının

eğilimi genel olarak önemli bir karar alma aracı olarak 2024

yılına ışık tutabilir.

IMF tarafından yayınlanan (Nisan-2024 Dünya Ekonomik

Görünüm Raporu- ‘İstikrarlı ama Yavaş: Ayrışmanın Ortasında

Dayanıklılık’ adlı)1 raporunda Türkiye ekonomisine ilişkin

büyüme beklentilerinde bu yıl ve gelecek yıl bir değişikliğe

gidilmemiştir.

Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3,1 ve gelecek yıl yüzde

3,2 büyümesi beklenen IMF raporunda, parasal sıkılaşmanın

sona ermesi ve tüketimin toparlanmaya başlamasıyla birlikte

2024'ün ikinci yarısında ekonomik aktivitenin güçlenmesi

öngörülmüştür.

Sunuş ve Değerlendirme

Uluslararası Para Fonu, dünya ekonomisinin geçen yıl yüzde

3,2 büyüdüğü, büyümenin 2024 ve 2025 yıllarında da aynı

hızla devam etmesinin öngörüldüğü ifade etmiştir. 2024

yılına ilişkin büyüme tahmininin ocak ayında yayımlanan

tahmine kıyasa 0,1 puan yukarı yönlü revize edilerek yüzde

3,1'den yüzde 3,2'ye çıkarıldığı, gelecek yıla ait tahminin de

yüzde 3,2 olarak sabit tutulduğu görülmüştür.

Büyüme hızının tarihsel standartlara göre düşük olduğuna

dikkat çekilen raporda, bunun hem borçlanma maliyetlerinin

hala yüksek olması ve mali desteğin geri çekilmesi gibi kısa

vadeli faktörlerden hem de Kovid-19 salgını ile Rusya'nın

Ukrayna'daki savaşının etkileri, verimlilikteki zayıf artış ve

artan jeoekonomik ayrışma gibi uzun vadeli faktörlerden

kaynaklandığı ifade edilmiştir.

Söz konusu raporda, küresel manşet enflasyonun 2023'teki

yıllık ortalama yüzde 6,8'den seviyesinden 2024'te yüzde

5,9'a ve 2025'te yüzde 4,5'e düşmesinin beklendiği dile

getirilerek, gelişmiş ekonomilerin enflasyon hedeflerine

yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerden daha

erken ulaşacağının öngörüldüğü bildirilmiştir.

Ülkemizde, 2023 sonu itibarıyla TÜFE yüzde 64,77

gerçekleşerek yılsonu enflasyon beklentisine paralel

bir biçimde sonuçlanmıştır. Gıda, ulaştırma, konaklama

sektörlerindeki fiyat artışları yıllık ortalama artışın üstünde

olurken, Konut, ev eşyası, giyim gibi sektörlerde ise altında

gerçekleşmiştir. ÜFE ise 2023 sonu itibarıyla yüzde 44,22’lik

bir artış kaydetmiştir. Dayanıklı tüketim malları, sermaye

malları, imalat, dayanıksız tüketim malları gibi kırılımlardaki

maliyet artışı ÜFE ortalaması üzerinde gerçekleşmiştir.

Mart 2024 enflasyonu geçen yılın aynı dönemine göre yüzde

68,5 aylık olarak ise yüzde 3,1 düzeyinde artış kaydetmiştir.

Gerek yapılan analizler gerekse TCMB tahminlerine göre

Mayıs 2024 ayına kadar yıllık enflasyonda artış trendi devam

edecek gibi görünmektedir. Yaz aylarında ise 2023 yılına

ait yüksek enflasyon rakamlarının altında gerçekleşmesi

beklenen fiyat artışlarının(baz) etkisiyle fiyatlar genel

seviyesinde anlamlı bir geri çekilme görülecektir.

Enflasyonun yüksek süregelmesi hem maliyetler hem de

tüketici davranışları üzerinde etki yaratmaktadır. Enflasyon

beklentileri nedeniyle talebin öne çekilmesi bazı sektörlerde

önemli bir canlılık yaratıysa da bu talebin sürdürülebilir

olamayabileceği unutulmamalıdır. Kredi ve fon bulma

maliyetlerinin de yukarı çıkıyor olması ekonomik aktivite de

yavaşlamayı getirebilecektir. Parasal ve mali sıkılaştırma

sürecinin de devam edeceği beklentisi de ekonomide

soğumaya işaret etmektedir.

TCMB Mart 2024 ayında yaptığı Para Kurulu toplantısında

politika faizini yüzde 50 oranına yükseltmiş, yaptığı

açıklamada bant uygulamasının da başlatıldığı

vurgulanmıştır. Söz konusu uygulamayla politika faizinin

300 baz puan altı veya üstünden Merkez Bankası finansal

sistemi fonlayabilecektir. Son zamanlarda biraz daha sıkı

para politikası uygulama eğiliminde olan TCMB genellikle

üst bant oranı ile bankacılık sistemini fonlamaya başlamıştır.

Para Kurulu açıklamalarında da güçlü bir şekilde enflasyon

ile mücadele edileceği vurgusu yapılmaktadır.

Para politikasının yanında maliye politikalarının da enflasyon

ile mücadele için kullanılacağı sıklıkla dile getirilmeye

başlanmıştır.

Türkiye de inşaat ve gayrimenkul sektörünün en önemli

göstergelerden birisi olan ‘konut satış’ rakamlarına

baktığımızda ise durum şöyledir; 2023 yılı itibarıyla, toplam

1 milyon 225 bin adet konut satılmıştır. Bu da bir önceki

yıla göre satışlarda yüzde 17,5 düzeyinde bir düşüşü işaret

etmektedir.

Ocak-Mart 2024 itibarıyla toplam konut satışları 279.604

adet olarak gerçekleşirken bir önceki yılın aynı dönemine

göre yüze 1,3 düzeyinde cüz’i bir gerilemeyi işaret

etmektedir. Aynı dönemde gerçekleşen ipotekli satışlar

27.622 olmuş bu rakamda bir önceki yılın aynı dönemine

göre yüze 53’lük keskin bir düşüşü işaret etmiştir. İpotekli

satışlardaki azalma konut kredi faizlerinde ve konut

fiyatlarındaki artışın etkisiyle meydana gelmiş görülmektedir.

İlk el satışlarda da 2024 yılı Ocak-Mart döneminde yılında bir

önceki yılın aynı dönemine göre seneye göre yüzde 5,2’lik bir

yükselişle 88.256 düzeyinde gerçekleşmiştir. Birinci el konut

satışlarında yapılan kampanyaların etkisi gözlenmiştir.

Yabancılara yapılan konut satışları ise oldukça sert bir

gerilemeye sahne olmuştur. 2024 Mart ayında bir önceki

yılın aynı ayına göre yüzde 47,9 azalarak 1.778 olmuştur.

Mart ayında toplam konut satışları içinde yabancılara

yapılan konut satışının payı yüzde 1,7 olarak gerçekleşmiştir.

Yabancılara yapılan konut satışlarında ilk sırayı 652 konut

satışı ile İstanbul alırken, İstanbul'u sırasıyla 618 konut satışı

ile Antalya ve 151 konut satışı ile Mersin izlemiştir.

Sunuş ve Değerlendirme

Özellikle 2022 yılı ve 2023 yılı ilk yarısı itibarıyla, talebin güçlü

olmasının yanı sıra enflasyonist eğilimden kaçış çabasıyla

konut fiyatlarda kayda değer bir yükseliş yaşanmıştır.

Ancak bu artış eğiliminde 2023 yılı ikinci yarısından itibaren

yavaşlama işaretleri görülmeye başlanmıştır. 2021 yılından

itibaren uygulanan düşük faiz politikası diğer pek çok varlıkta

olduğu gibi konut fiyatlarında da köpüklerin oluşmasına ve

hızlı fiyat hareketlerine neden olmuştur.

TCMB tarafından açıklanan 2024 Şubat ayı verilerinde;

bir önceki yılın aynı ayına göre nominal olarak yüzde 58,3,

oranında artarken, reel olarak ise yüzde 5,1 oranında

azalmıştır2. Türkiye genelinde birim metrekare fiyatı 31,364

TL’ye ulaşmıştır. En yüksek metrekare fiyatı ise İstanbul da

gerçekleşmiş olup 45,420 TL olmuştur.

Fiyat dinamikleri ile ilgili olarak, aşağıdaki tespitler yapılabilir.

• Para Politikasında Ortodoks yaklaşımların benimsenmesi

varlıklarda ‘köpüklerin’ sönümlenmesine neden olmaya

başlamış reel olarak konut fiyatları gerilemiştir. Bu eğilimin

yüksek mevduat faizleri etkisiyle birkaç çeyrek sürmesi

beklenebilir.

• İnşaat maliyet endeksi (Şubat-2024) TÜİK verilerine göre

yıllık olarak yüzde 70,05 artmıştır. Endeksin alt kırılımlarına

baktığımızda ise malzeme fiyatlarının aynı dönemde

yüzde 54,82, işçilik maliyetlerinin de yüzde 108,98 olarak

yükselmiştir. Söz konusu maliyet artışları yeni konut fiyatları

başta olmak üzere tüm inşaat sektöründeki fiyatları yukarı

çeken bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak talep

yapısında görülen değişiklik konut satışlarında maliyetlerin

etkisini azaltmaya başlamış, yüklenici kar marjlarında önemli

azalmalar gözlemlenmiştir.

• Yaşadığımız deprem felaketinin yaralarının sarılması

amacıyla inşaat sektörü ve bileşenleri çalışmakta olup,

önümüzdeki 3-4 yıllık süreçte bu bölgelerin yeniden imarı

sektör içinde izlenmesi gereken bir değişken olarak

karşımıza çıkmaktadır.

• Enflasyonist ortamın getirdiği reel getiri arayışı başta

konut olmak üzere tüm gayrimenkul çeşitlerinde talebi

2021-2023 yılları arasında artırırken son altı aylık periyotta

tasarrufların mevduat veya daha likit kaynaklara yöneldiği

görülmektedir.

• Yabancı talebinde azalma eğilimi sürmektedir. Aslında bu

süreç 2022 yılında görülen fazla talebin normale dönmesi

ve dengelenmesi olarak da düşünülebilir. Diğer yandan

TL’nin diğer para birimleri karşısında göreceli olarak dengeli

seyretmesi yabancılar açısından alımı sınırlayan bir etken

olarak değerlendirilebilir.

• İnşaat ve gayrimenkul sektöründe arz ve talebin

dengelenmesi diğer makro ekonomik değişkenlerle de

ilgili olup (Faiz, enflasyon, risk primi) söz konusu genel

dengelenme sağlandığında daha sağlıklı bir yapıya kavuşma

ihtimali artacaktır.

• İnşaat ve gayrimenkul sektörü gerek küresel gerekse iç

dinamiklerden etkilenmektedir. Bu bağlamda yaşanan ve

yaşanabilecek olumsuz etkileri azaltmak amacıyla hukuki

düzenlemelerden finansal araç ve kurumlara kadar bazı

düzenlemelerin yapılması yerin de olabilecektir. İnşaat ve

gayrimenkul sektörümüz hem istihdam hem de üretim

anlamında küresel bir büyüklüğe ulaşmış olup sürecin

daha sürdürülebilir olması için elinden gelen çabayı da

göstermektedir.

Saygılarımızla,

GYODER Eğitim, Yayınlar ve Bilgi Üretimi Komitesi

2https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Reel+Sektor+Istatistikleri/Konut+Fiyat+Endeksi/

ÇEYREĞE ÖZEL

Çeyreğe Özel

10

DÜNYADA GYO REJİMİ BİZİMKİNDEN FARKLI MI?

Gayrimenkul varlıklara sahip olup, bu varlıkların geliştirilmesi,

işletilmesi ve yönetilmesi yoluyla kira geliri ve varlıkların

değerinde yarattığı artışta değer artış kazancı elde eden

Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları (Tüm dünyada bilinen adıyla

REIT- Real Estate Investment Trust) ülkemizde bir sermaye

piyasası kurumu olarak düzenlenmiş halka açık şirketler

olarak 1995 yılından beri, yani yaklaşık 30 yıldır faaliyet

göstermektedir. Halihazırda Borsa İstanbul’da işlem gören

GYO sayısı 48 adettir.

Vergi yasamız yine tüm dünyada olduğu gibi GYO gelirlerini

(sadece esas faaliyet konusu itibarıyla gayrimenkul,

gayrimenkul projeleri ve gayrimenkule dayalı haklardan

oluşan portföyü işletmek amacıyla kurulanlar için) Kurumlar

Vergisi’nden de istisna tutmuştur.

EPRA’nın (Avrupa Halka Açık GYO’lar Derneği) 2023 yılı

raporuna göre tüm dünyada 2023 yılı sonu itibariyle 44

ülkede GYO rejimi bulunmaktadır. Bu ülkelerin coğrafi

dağılımı aşağıda yer aldığı gibidir:

Avrupa’da 16 ülke (Belçika, Bulgaristan, Finlandiya, Fransa,

Almanya, Yunanistan, Macaristan, İrlanda, İtalya, Litvanya,

Lüksemburg, Hollanda, Portekiz, İspanya, İngiltere ve

Türkiye),

Amerika’da 7 ülke (ABD, Brezilya, Kanada, Şili; Kosta Rika,

Meksika ve Porto Riko),

Asya’da 15 ülke (Avustralya, Çin, Hong Kong, Hindistan,

Endonezya, Japonya, Malezya, Yeni Zelanda, Pakistan,

Filipinler, Singapur, Güney Kore, Tayvan, Tayland ve Vietnam),

Ortadoğu ve Afrika’da da 6 ülke (Dubai, İsrail, Kenya, Suudi

Arabistan, Nijerya ve Güney Afrika).

Tüm bu ülkelerde GYO rejimi aşağıdaki mantıkla

çalışmaktadır:

Bireysel küçük yatırımcıdan, büyük kurumsal yatırımcıya,

emeklilik fonlarından, global yatırım fonlarına kadar tüm

yatırımcılar GYO hisselerine halka açık diğer şirketlere

yatırım yapar gibi, yani hisse senetlerini satın alarak, yatırım

yaparlar. Bu yapının yatırımcı açısından en önemli konusu

bireysel olarak tapu yatırımı yapmadan, bu gayrimenkul

yatırımını finanse etmeden ve yönetmeden, çok daha

kolaylıkla ve GYO’lar eliyle oluşan kira gelirlerine ve değer

artış kazancına payları oranında sahip olabilmek kolaylığıdır.

Tüm dünyada ortak yaklaşım yatırımcının söz konusu bu

gelirlere sahip olmasını teminen GYO’ların yıllık kârlarının

dağıtılmasının sağlanmasıdır. Bu şekilde bir taraftan elde

edilen gelir bu enstrümanın yatırımcısına aktarılmış olur

bir taraftan da GYO seviyesinde vergilenmeyen kazanç kâr

dağıtımı yoluyla yatırımcı seviyesinde vergilendirilmiş olur.

GYO rejiminin tüm dünyada ortak olan özelliklerini aşağıdaki

gibi sıralayabiliriz:

1) Zorunlu Hukuki Tür: 44 ülke mevzuatında da GYO rejimi

için özel bir hukuki tür sınırlaması belirlenmiştir. Bu bazı

ülkelerde 'Trust', bazı ülkelerde ortaklık (partnership), bazı

ülkelerde fon bazı ülkelerde ise bizde olduğu gibi şirket

olarak belirlenmiştir. Bazı ülkelerde bu türlerin birden

fazlasına da izin verilmektedir.

2) Sermaye/Borçlanma Sınırlamaları: Dünya uygulamasında

söz konusu yapılar için kural olarak bir minimum sermaye

zorunluluğu ve yatırımcıların haklarının güvence altına

alınabilmesi için yapının azami borçlanma sınırlaması

olduğu görülmektedir. Ülkemiz GYO mevzuatı da bu

paralelde GYO’lar için en az 500 milyon TL’lik bir özsermaye

ve sermaye ile özsermayenin en fazla 5 katına kadar

borçlanabilme sınırı belirlemiştir.

3) Yatırımcı Zorunluluğu/Nitelikleri: GYO’larla ilgili 44

ülkenin düzenlemesine baktığımızda en az hissedar sayısı,

kurumsal yatırımcıların sahip olması gereken en az pay

sayısı, inşaat aktivitesi ile uğraşan yatırımcılar için azami

limit, tek bir yatırımcı/grup için sınırlamalar ve sınırlı

sayıda yatırımcının sahip olabileceği paylara ilişkin çeşitli

sınırlamaların olduğu görülmektedir. Ülkemiz uygulamasında

da benzer sınırlama ve yükümlülükler bulunmaktadır. Örneğin

kuruluşta ve dönüşümde %20 ve üstü paya sahip olan

yatırımcılar için ek özel şartlar arandığı gibi, halka arzdan

sonra da üst yönetim kontrolünü sağlayan imtiyazlı paylara

ilişkin özel şartlar bulunmaktadır.

4) Yatırım sınırlamaları: GYO rejimi, bu yazının başında yer

alan amaçlarını gerçekleştirebilmek için yatırımlar açısından

da mevzuat olarak yerine getirilmesi sorunlu tutulan bazı

sınırlamalara sahiptir. Bunlar genel olarak faaliyet ve

yatırım sınırlamaları olarak iki ana başlıkta toplanır. Bizim

mevzuatımızda da oldukça detaylı olarak bir taraftan yatırım

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92

Made with Publuu - flipbook maker