Gayrimenkul Sektörü 2022 4.Çeyrek Raporu

Welcome to interactive presentation, created with Publuu. Enjoy the reading!

GYODER

GÖSTERGE

GÖSTERGE

Türkiye Gayrimenkul Sektörü 2022

4.Çeyrek Raporu - Sayı:31

Katkılarıyla

GYODER

GÖSTERGE

GÖSTERGE

Türkiye Gayrimenkul Sektörü 2022

4.Çeyrek Raporu - Sayı:31

GYODER GÖSTERGE, TÜRKİYE GAYRİMENKUL SEKTÖRÜ 2022 4. ÇEYREK RAPORU

Sayı:31, 10 Mart 2022

YAYIN KOORDİNASYONU

Neşecan Çekici, GYODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Prof. Dr. Ali Hepşen, Eğitim, Yayınlar ve Bilgi Üretimi Komitesi Başkanı

Dr. Murat Berberoğlu, GYODER Genel Sekreteri

İÇERİK SAĞLAYAN KURUMLAR

Cushman & Wakefield

Dalfin Finansal ve Kurumsal Çözümler

Endeksa

EVA Gayrimenkul Değerleme ve Danışmanlık

Garanti BBVA Mortgage

İTÜ Çevre ve Şehircilik UYG-Ar Merkezi

JLL Türkiye

Kamuyu Aydınlatma Platformu

Merkezi Kayıt Kuruluşu

PWC

Servotel Corporation

SMR STRATEGY Strateji, Yönetim, Araştırma

TSKB Gayrimenkul Değerleme

YAYIN DANIŞMANI

Prof. Dr. Ali Hepşen, İstanbul Üniversitesi İşletme Fak. Finans Anabilim Dalı Öğr. Üyesi

EDİTÖR

Raci Gökcehan Soner, Net Kurumsal Gayrimenkul Değerleme ve Danışmanlık, Yönetim Kurulu Üyesi

KURUMSAL İLETİŞİM VE VERİ KOORDİNASYONU

Büşra Aydın, Kurumsal Operasyon Sorumlusu

GRAFİK TASARIM

Mint Creative House

Bu bir

yayınıdır.

YAYIN SPONSORU

Yasal Uyarı: GYODER Gösterge Raporu, gayrimenkul sektörüyle ilgili tüm kesimleri bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Tüm veriler, GYODER Eğitim, Yayınlar ve Bilgi Üretimi Komitesi tarafından

güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan alınmıştır. Burada yer alan fiyatlar, veriler ve bilgilerin tam ve doğru olduğu garanti edilemez. Rapor, herhangi bir yatırım kararı için temel oluşturma

amacı taşımaz. Bu kaynakların kullanılması nedeni ile ortaya çıkabilecek hatalardan GYODER ve rapora katkı sağlayan kurumlar sorumlu değildir. Rapor içeriği, haber verilmeksizin değiştirilebilir.

Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Tüm hakları saklıdır. 2023

SUNUŞ VE

DEĞERLENDiRME

Sunuş ve Değerlendirme

İnşaat ve Gayrimenkul

Sektörüne Bakış

1https://www.oecd.org/economic-outlook/november-2022#gdp

2022 yılı hem pandemi etkilerinin atlatılmaya çalışıldığı hem

de küresel ekonominin büyüme odaklı bir yaklaşım sergilediği

dönem olarak dikkat çekmiştir. Yılın ilk yarısı itibarıyla

global kaynak maliyetlerinin ucuzluğu sürmüş olup, parasal

genişleme göreceli olarak etkilerini korumuştur. Ancak artan

enflasyon eğilimleri pek çok ülke ekonomisini zorlamaya

başlayınca daha sıkı para ve maliye politikaları uygulanmaya

başlamıştır. ABD’den AB’ye kadar pek çok ülke ve bölgede

enflasyon son 40 yılın en yüksek düzeyine çıkmıştır. Başta

Fed(ABD Merkez Bankası) olmak üzere para otoriteleri

enflasyonun yaratacağı olumsuzluklara karşı büyüme ve

istihdam kaybını göze alır para politikalarını uygulamaya

koymuşlardır.

Bir yandan yüksek enflasyon diğer yandan artan parasal

maliyetler ve azalması beklenen talep düşünüldüğünde

batı ekonomilerinde resesyon veya stagflasyon yaşanma

olasılığını da gündeme getirmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde

ise küresel enflasyonun üzerinde seyreden fiyatlar genel

seviyesi ve işsizlik gibi unsurlarla birlikte artacak olan dış

kaynağa ulaşma maliyeti ekonomiler için tehdit oluşturmaya

devam etmektedir. Yılın son çeyreğinde Fed’in aldığı

önlemler ABD enflasyonunu geri çekmeye başlamış, istihdam

ve büyüme kaybı ise beklenin altında gerçekleşmiştir. Buna

rağmen başta Fed olmak üzere ECB ve BoE gibi merkez

bankaları para politikalarını sıkı tutmaya devam edeceklerine

dair mesajları piyasa ile paylaşmışlardır.

Küresel ekonomide diğer bir risk unsuru da Ukrayna-Rusya

savaşının devam etmesi ve sürecin giderek diğer ülkeleri

de içine alan bir soğuk savaşı niteliği kazanmasıdır. Bunun

sonucu olarak başta enerji olmak üzere pek çok emtia fiyatı

üzerinde dalgalanmalar artmaya başlamıştır. Diğer yandan

küresel iklim değişiklikleri ve aratan kuraklık tarımdan, yapı

teknolojilerine, tüketim kalıplarına kadar pek çok unsuru

etkilemektedir.

Durumu en iyi özetleyen makroekonomik değişken olarak

ise ‘büyüme’ rakamları karşımıza çıkmaktadır. Sürecin ne

yöne evrildiğini analiz etmek yerinde olacaktır. 2022 yılı ikinci

yarısından itibaren gelişmiş ülke merkez bankaları politikaları

ve yukarıda belirtilen risk unsurlarının artması ile küresel

büyüme oranlarında ivme kaybı yaşanmaya başlamış, özellikle

son çeyrekte iyiden iyiye hissedilmiştir. Büyümenin sağlıklı ve

sürdürülebilir olması gün geçtikçe zor bir hal almaktadır. 2023

yılında global büyüme oranlarının 2022 yılından daha düşük

olacağı öngörülmektedir.

OECD tarafından yayınlanan (Kasım-2023 Dünya Ekonomik

Görünüm- ‘Krizle Yüzleşmek’) raporunda Türkiye’nin 2022

yılına ilişkin büyüme tahmini yüzde 5,4’ten yüzde 5,3’e revize

edilirken, 2023 yılı büyüme tahmini yüzde 3 olarak sabit

tutulmuştur. Türkiye ekonomisinin 2024 yılında ise yüzde 3,4

büyüme kaydetmesinin beklendiği bildirilmiştir.

Raporda Türkiye ekonomisine ilişkin olarak, “Maliye politikası,

enerji tüketicilerine yönelik destek tedbirleri ve devletin

iddialı sosyal konut projeleri ile projeksiyon dönemi boyunca

destekleyici olmaya devam edecektir” ifadesine yer verilmiştir.

Büyüme ile ilgili yapılan öngörülerde gerek enflasyon gerekse

küresel risk unsurlarının ne yöne hareket edebileceği ile ilgili

beklentiler ve uygulanan ekonomi politikalarındaki değişiklikler

etkili olmuş görülmektedir.

Ülkemizde 2022 yılı boyunca fiyatlar genel seviyesindeki

artış devam etmiş olup yılı baz etkisi ve alınan makro ihtiyati

önlemlerinde etkisi ile yüze 64,2 düzeyinde tamamlamıştır.

Enflasyonun

yüksek

süregelmesi

ise

hem

maliyetler

hem de tüketici davranışları üzerinde etki yaratmaktadır.

Büyümenin canlı olması bir avantaj olsa da fiyat istikrarının

tam olarak sağlanamaması da tüm sektörleri olumsuz yönde

etkilemektedir. Enflasyon beklentileri nedeniyle talebin öne

çekilmesi bazı sektörlerde önemli bir canlılık yaratıysa da

bu talebin sürdürülebilir olması fiyatlar genel seviyesindeki

istikrara bağlı görünmektedir.

Sunuş ve Değerlendirme

2https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Reel+Sektor+Istatistikleri/Konut+Fiyat+Endeksi/

Türkiye de inşaat ve gayrimenkul sektörünün en önemli

göstergelerden

birisi

olan

‘konut

satış’

rakamlarına

baktığımızda ise durum şöyledir; 2022 yılı 1 milyon 485 bin

adet konut el değiştirirken geçen yılın aynı dönemine göre

yüzde 0,4’lük bir azalışı işaret etmektedir. Satış türlerine göre

ise farlılık ipotekli satışlarda yaşanmıştır. 2022 yılında ipotekli

satışlar 2021 yılına göre yüzde 4.8 oranında azalarak 280

bin adet olarak gerçekleşmiştir. İpotekli satışlardaki azalma

konut kredi faizlerinde ve konut fiyatlarındaki artışın etkisiyle

meydana gelmiş görülmektedir.

Yabancılara yapılan konut satışları 2022 yılında bir önceki

yıla göre yüzde 15,2 artarak 67 bin 490 adet olmuştur. 2022

yılında toplam konut satışları içinde yabancılara yapılan konut

satışının payı yüzde 4,5 olarak gerçekleşmiştir. İl bazında

satış sıralamasında ilk sırayı 24 bin 953 konut satışı ile

İstanbul alırken, İstanbul’u sırasıyla 21 bin 860 konut satışı

ile Antalya, 4 bin 316 konut satışı ile Mersin izlemiştir. Gerek

yakın coğrafyalardaki gelişmeler gerekse TL’nin yabancı para

değerinde yaşanan gerilemelerin etkisi ile yabancılara yapılan

satışlar güçlü bir şekilde devam etmektedir.

Talebin güçlü olması ve enflasyonist eğilimden kaçış çabasıyla

konut fiyatlarda kayda değer bir yükseliş yaşanmıştır. TCMB

tarafından açıklanan 2022 Kasım ayı verilerinde; bir önceki

yılın aynı ayına göre nominal olarak yüzde 174,3, reel

olarak ise yüzde 54 oranında artış gerçekleşmiştir . Türkiye

genelinde birim metrekare fiyatı 16,984 TL’ye ulaşmıştır. En

yüksek metrekare fiyatı ise İstanbul da gerçekleşmiş olup

26.904 TL olmuştur.

Fiyat dinamikleri ile ilgili olarak, aşağıdaki tespitler yapılabilir.

1. İnşaat maliyet endeksi TÜİK verilerine göre Kasım 2022

de yıllık olarak yüzde 103,4 artmıştır. Endeksin alt kırılımlarına

baktığımızda ise malzeme fiyatlarının aynı dönemde yüzde

108,5, işçilik maliyetlerinin de yüzde 87,9 olarak yükselmiştir.

Maliyet artışı tekil ürün bazında (örneğin çimento ve demir

gibi daha yüksek oranlarda gerçekleşmiştir.) Söz konusu

maliyet artışları yeni konut fiyatları başta olmak üzere tüm

inşaat sektöründeki fiyatları yukarı çeken bir etmen olarak

karşımıza çıkmaktadır.

2. Enflasyonist ortamın getirdiği reel getiri arayışı başta konut

olmak üzere tüm gayrimenkul çeşitlerinde talebini oldukça

artırmıştır. Ancak gerek kredi mekanizmasında yaşanan

yavaşlama gerekse gayrimenkul edinimi için kullanılacak

tasarrufları azalması talebi törpülemektedir. Tasarruf amaçlı

konut alımlarında 2022 yılı sonu itibarıyla bir azalış olduğu

söylenebilir. Enflasyondan korunmak amacıyla yapılan bu tip

satın almalar fiyatlar genel seviyesinde 2023 yılında istikrar

sağlanırsa önemli ölçüde gerileyerek gerçek talep sahibi için

bir fırsat doğurabilir.

3. Arz yönlü üretim azalmış talebin fazla olması başta satış

fiyatları olmak üzere kiralar dâhil tüm değerleri yukarıya

itmiştir.

4. Yakın coğrafyalardaki gelişmelerinde etkisiyle yabancı

talebi devam etmekte olup özellikle vatandaşlık ve oturma

izninin de gayrimenkul alanlar için sürmesi canlılığı

artırmaktadır.

5. Maliyet artışı yanında inşaat malzemesi hammaddelerinin

ithal edilen kısımlarının tedariki için yaşanan güçlükler, iç

piyasada fiyatları daha da hızlı artırmaktadır.

6. Büyük şehirlerde konut yapılabilir yerlerin değer artışının

da sürdüğü gözlenmektedir.

7. Bazı yüklenici ve müteahhitlerin işletme sermayesi

ve nakit akışı sorunları yaşamaları da piyasadaki arz talep

dengesini olumsuz etkilemektedir.

8. TOKİ eliyle başlatılan konut ve arsa kampanyasının

fiyatlar üzerindeki etkisi önümüzdeki aylarda daha net olarak

gözlemlenecektir. Çalışmanın arz yönlü olarak dar ve orta

gelirliler için bir fırsat penceresi yarattığı düşünülebilir.

9. Arz

ve

talebin

dengelenmesinin

süre

alabileceği

dikkatlerden kaçmamalıdır. Ancak yukarıdaki nedenlere

dayanarak da fiyatların devamlı yukarı gitmesi sürdürülebilir

bir durumda değildir.

10. İklim ve çevreye bağlı dinamikler giderek gayrimenkul

sektörü içinde önem taşamaya başlayacak olup hem

Sunuş ve Değerlendirme

Saygılarımızla,

GYODER Eğitim, Yayınlar ve Bilgi Üretimi Komitesi

yüklenicilerin hem de talep edenlerin bu eğilimlere göre

hareket etmelerinde fayda bulunmaktadır.

11. Konut başta olmak üzere erişilebilir ve sürdürülebilir yapım

için daha önceki raporlarda sıklıkla dile getirdiğimiz yapısal

düzenlemelerin hayata geçirilmesi(Gayrimenkul ve hakları ile

ilgili özel bir bankanın kurulması, menkul kıymetleştirmeye

dayalı ürünlerin çeşitlendirilmesi gibi) yerinde olacaktır.

İnşaat ve gayrimenkul sektörü gerek küresel gerekse iç

dinamiklerden etkilenmektedir. Bu bağlamda yaşanan ve

yaşanabilecek olumsuz etkileri azaltmak olumlu olabilecek

durumları ise sürdürülebilir bir hale dönüştürebilmek için

hukuki düzenlemelerden finansal araç ve kurumlara kadar

bazı düzenlemelerin yapılması yerin de olabilecektir. İnşaat

ve gayrimenkul sektörümüz hem istihdam hem de üretim

anlamında küresel bir büyüklüğe ulaşmış olup sürecin

daha sürdürülebilir olması için elinden gelen çabayı da

göstermektedir.

UZMAN GÖZÜNDEN

Uzman Gözünden

Yeni Kuşaklar, Dijitalleşmeye Dayalı Teknolojiler

ve Gittikçe Zorlaşan Ekonomik Koşullar Yeni bir

Denklemi Ortaya Çıkarıyor - Mağazalar bilgi ve

deneyim merkezlerine dönüşüyor.

Pandeminin belki tıbben değil ama ekonomik etki olarak

geride kalması ile birlikte ardında bıraktığı etkiler Tüketim

Sektörü üzerinde belirleyici rol oynarken, Ukrayna-Rusya

savaşının küresel ekonomi üzerindeki olumsuzlukları ile

harmanlanınca, bir de buna yeni kuşakların her geçen

gün etkisini arttıran şekilde tüketim ekonomisine katılması

eklenince ortaya artık farklı ele alınması gereken bir denklem

çıkıyor. Gerek küresel gerekse ülkemizde zorlaşan ekonomik

koşulların tüketicilerin alım gücü üzerindeki olumsuz etkisi,

yeni kuşaklarla birlikte giderek artan dijital kanal kullanımı,

bilgi ve deneyim merkezine dönüşen yeni mağaza konsepti,

yeni trend teknolojilerin tüketiciler tarafından adaptasyonunun

beklendiği üzere bir devrimden ziyade evrimsel gelişimi ve en

nihayetinde, yeni kuşakların da etkisi ile, sürdürülebilirliğin

artan önemi ortaya “Yeni Tüketicinin Yeni Denklemi” olarak

tanımladığımız olguyu meydana getirmiş bulunuyor.

Mağazalar bilgi ve deneyim merkezlerine

dönüşüyor.

Pandemi ile mağazalardan “online” kanala geçen alışveriş

hacminin aynı ivmesini korumasa da artmaya devam ettiği

görülüyor. Ülkemizde ana satın alma kanalı hâlâ mağaza

olsa da beklenti, mağazadan alışveriş ile online alışveriş

arasındaki makasın orta vadede azalması yönünde.

Mağazalar uzun vadede de tüketici için önemli bir kanal olmaya

devam edecek, ancak mağaza ziyaretlerinin daha ziyade

marka deneyimini yaşama ve bilgi alma amacı taşıyacağını

söyleyebiliriz. Dolayısıyla kurumların mağazalarda sunduğu

ürün ve hizmetleri yeniden şekillendirmesi ve özellikli bir

deneyim sunması başarılı bir mağazacılık operasyonu için

olmazsa olmaz olarak görülüyor. Diğer taraftan kurumların

tasarladıkları deneyimi mağazacılık ile sınırlandırmaması

ve tüketicilere dokundukları tüm kanallarda aynı deneyimi

sunması gerekiyor.

Araştırma sonuçlarına göre, geçtiğimiz yılın sonuçları

ile paralel olarak, mağazaya gitmekteki en önemli etken

ürünü görüp inceleyebilme ve bilgi alma olanağı olurken,

bunu mağazaların yakınlığı, ürünü hemen teslim alabilme,

mağazaya gitmenin sosyal yönleri ve mağaza ziyaretini bir

deneyim olarak görme ve lokal perakendecileri destekleme

takip ediyor.

Bilgi alma kaynağı olarak mağazaların en çok tercih edildiği kategoriler market alışverişi, giyim ve tüketici

elektroniği/elektrikli ev aletleri olarak ortaya çıkıyor. Market alışverişinde tüketicilerin yüzde 81’i bilgi amaçlı

mağaza ziyareti yaparken, yüzde 73’ü ise satın alma kanalı olarak mağazaları kullanıyor.

Market alışverişi kapsamında mağazaları ziyaret eden tüketicilerin yüzde 10’luk kısmı, mağazadan alışveriş

yapmadan çıkarken siparişini farklı kanallar üzerinden veriyor. Giyim kategorisinde satın alma kanalı olarak, her

15 tüketiciden 7’si mağazaları, 5’i mobil telefondan online alışverişi ve 3’ü bilgisayardan online alışverişi tercih

Tüketici elektroniğinde en çok tercih edilen satın alma kanalları mağazalar (%67), mobil telefondan online alışveriş

(%44) ve bilgisayardan online alışveriş (%30) olarak sıralanıyor. Elektrikli ev aletlerinde de satın almada tercih

sıralaması aynı olmakla birlikte, oranlar şu şekilde değişiyor: mağazalar (%73), mobil telefondan online alışveriş

(%40) ve bilgisayardan online alışveriş (%25).

Öte yandan, araştırma sonuçları, tüketicilerin tüketici elektroniğinde yüzde 54 ve elektrikli ev aletlerinde yüzde

51’inin satın alma öncesi ürünü hâlâ mağazalarda inceledikleri ve bu incelemelerin mağazalarda satın almaya

dönme oranının tüketici elektroniğinde sadece yüzde 7 ve elektrikli ev aletlerinde ise sadece yüzde 10 olduğunu

Endeks hesaplaması listedeki ö

li ilk

5 nedenin öncelik sırasına göre seçilmesi

sonrası her basamağa bir katsayı

verilerek ağırlıklandırma ile seçeneklerin

toplam içindeki önceliğine göre

sıralanmasına ilişkin hesaplamadır.

10

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88

Made with Publuu - flipbook maker