Sunuş ve Değerlendirme
İnşaat ve Gayrimenkul
Sektörüne Bakış
1https://www.imf.org/en/Publications/WEO/Issues/2022/10/11/world-economic-outlook-october-2022
2022 yılı ilk yarısında 2021 yılının genelinden aldığımız
etkiler devam etmekle birlikte küresel enflasyonun artık
bir tehdit olarak görülmeye başlanması, neredeyse 2008
finansal krizinden bu yana devam eden düşük faiz bol likidite
döneminin sonunu getirmeye başlamıştır. ABD’den AB’ye
kadar pek çok ülke ve bölgede enflasyon son 40 yılın en
yüksek düzeyine çıkmıştır. Başta FED (ABD Merkez Bankası)
olmak üzere pek çok para otoritesi enflasyonun yaratacağı
olumsuzluklara karşı büyüme ve istihdam kaybını göze alır bir
tutum sergilemeye başlamıştır.
Dünyanın önde gelen merkez bankalarının bilanço küçültme,
faiz artırma eğilimleri giderek güçlenmekte olup zaten dengesiz
olan talep ve arz yapısını etkilemeye aday görünmektedir.
Artan parasal maliyetlerin zaten ciddi bir maliyet enflasyonu
yaşayan küresel ekonomiyi nasıl etkileyebileceği tartışma
konusu olmuştur. Bir yandan yüksek enflasyon diğer
yandan artan parasal maliyetler ve azalması beklenen
talep düşünüldüğünde batı ekonomilerinde resesyon veya
stagflasyon yaşanma olasılığı da bulunmaktadır. Gelişmekte
olan ülkelerde ise küresel enflasyonun üzerinde seyreden
fiyatlar genel seviyesi ve işsizlik gibi unsurlarla birlikte artacak
olan dış kaynağa ulaşma maliyeti ekonomiler için tehdit
oluşturmaktadır.
2022 yılı üçüncü çeyreğinde de benzer ekonomik eğilimler
devam etmektedir. Diğer yandan kuzey yarım kürede kışa
giriliyor olması, Ukrayna-Rusya savaşanın getirdiği riskler ve
enerji sorunları sistematik risk olarak görülmektedir.
Durumu en iyi özetleyen makroekonomik değişken olarak
ise ‘büyüme’ rakamları karşımıza çıkmaktadır. Sürecin ne
yöne evrildiğini analiz etmek yerinde olacaktır. Gerek salgın
gerekse salgın öncesi uluslararası ticaret ile politikada
yaşanan rahatsızlıklarında etkisiyle küresel olarak büyüme
oldukça sorunlu bir hal almıştır. Sadece ekonomik önlemler
küresel olarak büyümeyi aşağıya çekmemiş aynı zamanda
enerji sorunu ve başta hammadde olmak üzere pek çok
üründe yaşanan dalgalanmalar belirsizlikleri artırmıştır.
Büyümenin sağlıklı ve sürdürülebilir olması gün geçtikçe zor
bir hal almaktadır.
IMF tarafından yayınlanan (Ekim-2022 Dünya Ekonomik
Görünüm- ‘Geçim Kriziyle Mücadele’) raporunda Türkiye
ekonomisinin bu yıla ilişkin büyüme beklentisini yüzde 4’ten
yüzde 5’e çıkarmıştır. Temmuz raporunda 2023 yılında yüzde
3,5 büyüme tahmini yapan kurum son raporunda bu oranı
yüzde 3 oranına düşürmüştür. Dünya ekonomisinin geçen yıl
yüzde 6 büyüdüğü anımsatılan raporda, küresel ekonominin
bu yıl yüzde 3,2 ve gelecek yıl yüzde 2,7 büyümesinin
beklendiği bildirilmiştir. IMF, temmuz ayında yayımladığı
raporda, küresel ekonominin 2022’de yüzde 3,2 ve 2023’te
yüzde 2,9 büyüyeceğini öngörmüştü.
Yaşanan aşağı yönlü revizyonda enflasyonun önlenmesi için
atılan sıkılaştırıcı tedbirler, hammadde ve lojistik sorunun
azalsa da devam ediyor olmasıyla süregelen eden Ukrayna-
Rusya savaşının etkisi olmuştur.
İncelemede özellikle dikkat çeken nokta ise enflasyonun
hedefe düşürülmesi amacıyla salgın sırasında benzeri
görülmemiş bir destek sağlayan para ve maliye politikalarının
normalleşmesinin talebi soğuttuğu belirtilerek, ekonomilerin
önemli bir kısmının büyümede yavaşlama veya tam bir
daralma içinde olduğu aktarılmıştır.
IMF’nin
raporunda,
“Küresel
ekonominin
gelecekteki
sağlığı, kritik olarak para politikasının başarılı bir şekilde
ayarlanmasına, Ukrayna’daki savaşın seyrine ve Çin’deki gibi
salgınla ilgili arz yönlü daha fazla aksama olasılığına bağlı.”
denilmiştir.
Yukarıdaki ana risk ve sorunların dışında aslında küresel
olarak ‘fakirleşme ve gelir dağılımında yaşanan bozulmanın’
kısa sürede onarılamaması halinde talep yapısında ciddi bir
hasar bırakacağı görülmektedir. Bu durumun varlık fiyatlarına
ve inşaat sektörüne de etkileri olacağı aşikârdır.