Gayrimenkul Sektörü 2020 1.Çeyrek Raporu

Welcome to interactive presentation, created with Publuu. Enjoy the reading!

Uzman Gözünden

Krize İlk Tepkiler

Gelişmiş Ülkeler vs Gelişmekte Olan

Ülkeler

Karar alıcıların ilk hatası bu Korona krizini en başta

bir talep krizi olarak algılamasıydı. ABD Merkez

Bankası FED’in bir Pazar günü faizleri düşürmesi bu

yüzden. Talep krizinde insanların ya da şirketlerin

belirsizlikten dolayı erteledikleri harcama ve yatırımları

kamu harcamaları ya da yatırımları ile telafi edersiniz.

Ya da genişleyici maliye ve para politikasıyla özel

tüketim ve şirket yatırımların yeniden hız kazanmasını

hedeflersiniz. Oysa COVID-19 herşeyden önce bir

arz şoku. İki kelimeyle: Üretim durma noktasına geldi.

Daha da ötesi, krizden çok olumsuz etkilenen insanlara

ve şirketlere “al bu parayı git harca” diyemiyorsunuz

çünkü insanların dışarı çıkmaması lazım. Eğer halk

sağlığı her şeyin önündeyse, ki öyle olmalı, o zaman bu

insanların harcamak için dışarı çıkmamaları gerekiyor.

Şunu da belirtmek gerekir ki gelişmekte olan ülkeler

iktisadi etkileri daha görmeye başlamadı. Gelişmekte

olan ülkelerde özel sektörün önemli bir bölümünü

finansmana erişimi ve özkaynakları sınırlı olan şirketler

oluşturuyor. O yüzden iflas risklerinin çok yükseldiği bir

dönem yaşıyoruz. Öte yandan bu krizin en günahsızı

olan çalışanların işsiz kalma olasılıkları arttı. Bu hem

yazının en başında bahsettiğimiz düşük olan ücretleri

daha da baskılayacak, hem de ekonominin toparlanması

için gerekli olan talebin canlanmasını engelleyecek.

Kuşkusuz bütün bu olumsuz etkilerin azaltılması çok

kapsamlı ve genişleyici bir maliye politikasını gerektiriyor.

Peki bunun için gerekli mali alan var mı? Gelişmiş

ülkelerin böyle bir lüksü var: Bu ülkelerde politika

yapıcılar şirketleri kurtarıp hane halklarına para transferi

yapacak büyüklükte bir kamu harcaması ve bunun

sonucu olarak da bütçe açığı yaratabilirler. Daha sonra

bazda yüzde 6, ikinci çeyrekte de yüzde 24 düşmesini

bekliyor. ABD Hazine Bakanı Mnuchin işsizliğin

yüzde 20 üzerine çıkabileceğini söyledi ki, bu küresel

ekonomik krizin iki katı bir işsizlik oranı. Roubini’nin bu

krizin “V” değil de “I” şeklinde olabileceğini söylemesi de

bu yüzden. İşin özeti şu: 1930’lardan beri dünya küresel

ticaretin durduğu, emtia fiyatlarının dibe vurduğu, iflas

risklerinin ve işsizlik beklentilerinin tepe noktasına

ulaştığı bir dönem yaşamamıştı.

Yani şu anda uygulamaya konulan yardım paketleri

toplumun uğrayacağı zararları telafi etme amaçlı.

Krizden çıkmanın iki aşaması var: İlki, etkili sağlık

önlemleri alarak insanların üretime ve tüketime yeniden

katılmasını sağlamak. Ekonomi politikalarının tasarımı

ancak ikinci aşamada önemli.

Made with Publuu - flipbook maker